Geleceğin Kültür , sanat ve turizm merkezi olmaya hazırlanan belde… ARSUZ…..

Akdeniz’in masmavi sularını, tepeden seyreden Amanos dağları , Arsuz çayının yanı başında kurulan Antik Rhossus kentini , 2300 yıldır doya doya, bıkmadan usanmadan seyrediyor. Arsuz ve çevresinin tarihi ; çok eski zamanlara uzanmasına rağmen, büyük bir bölümü şimdiki askeri tesisler alanında kalan, Antik Rhossus kentinin , Büyük İskender’in komutanlarından, Selevkos 1. Nikator tarafından kurulduğu bilinebilen bir tarih olarak kabul edilir. Kabul edilir , diyorum! Çünkü Antik Rhossus kenti , şimdiki askeri alanda kaldığı için planlı ve kapsamlı bir arkeolojik kazı yapılamamıştır.Yüzeyde yapılan araştırmalar ve bir iki sondaj çalışmasında bulunan birkaç eserden başka bilimsel anlamda ,kentin tarihi ve kültürel yapısı hakkında bizlere kesin bilgi verebilecek bir buluntuya rastlanılamamıştır.1822 yılında olan depremden sonra , çay kenarında ve etrafında oluşan yapılaşmalarda , antik Rhossus kentine ait olduğu düşünülen, Roma ve Bizans çağını mimari elemanların kullanılması ; bizlere kentin ağırlıktaki kültürel yapısı konusunda bir fikir vermektedir. Arkeoloji kazılar planlı başladığında kentin bilimsel tarihi konusunda somut verilere ulaşılabileceğini sanıyorum.Arsuz tarih boyunca ; ‘’ RHOSSUS , RHOPOLİS , PORT PANEL , KABEV VE ARSOUS ‘’ gibi isimlerle anılmıştır.Ama denizi yüreklerinde taşıyanlar, yaşadıkları kentin ismini belleklerinde ‘’ARSOUS’’ olarak sakladılar yıllarca…! Arsuz,geçmişten günümüze , bir çok uygarlığa ev sahipliği yaptı.günümüze dek hepsinin ayrı ayrı izlerini taşır.farklı kültürleri ve inançları , toplumsal uzlaşı ve paylaşımı , kardeşlik ve özgürlüğü simgeleyen ulu çınarının gövdesi altında barındırdı.Bir zamanlar ‘’ulu çınar ‘’ ismini alması ; buradaki birlikte yaşamın tanıklığını belgeleyen en önemli simgesidir. Bir pazar gün yolunuz arsuz’a düşerse önce paşa çeşmesine uğrayın. Amanos dağlarının soğuk ve berrak sularını yıllardır Arsuz ve çevresinde yaşayanlara cömertçe sunar ..kış aylarında yalnızlığa bürünen Paşa çeşmesi ,yaz aylarında çeşmenin başında her zaman bir itiş kalkış yaşanır. bir bardak su içmek isteyenlerden tutun,evine bakraç veya bidonlarıyla su götürmek isteyenlere kadar herkes sıradadır. Bu hengameye rağmen ,siz gene de elinizi ,yüzünüzü yıkamak ve kana kana su içmek için şansınızı deneyin.göreceksiniz paşa çeşmesinin suyu size huzur verecektir. paşa çeşmesindeyken, çan sesi duyarsanız şaşırmayın.! Orda kesme taştan yapılmış küçük ve mütevazi, , bir köy kilisesi vardır. Kilisenin saygıdeğer pederi Dimitri Yıldırım, Pazar ayini için Hıristiyan Ortodoks inançlıları , birlikte dua etmeye kiliseye çağırmaktadır.Eğer , bu dua seromonisini izlemek isterseniz , onların dua rütüelini ve kontransyonlarını bozmamak koşu ile.. size engel çıkarmazlar! Kilisenin Üzerindeki Arapça kitabeden 1500 yılları civarında yapıldığı sanılmaktadır.üzerinde bulunan mermer kitabede ise 1778 yılla restore edildiği yazılıdır.kilisenin içinde ,kilisenin yapılış tarihiye örtüşen görkemli ikonalar ,bütün sanatsal özellikleri korunarak günümüze kadar gelmiştir.çok yüksek olmayan çan kulesi bulunmaktadır.kilse avlusunun bir kısmı mezarlık olarak kullanılmaktadır. Buradaki mezarların, yapılış tekniği , sanatsal özellikleri ve kitabelerinden, arsuz’un , geçmişteki sosyo kültürel yapısı ve tarihi hakkında bizlere yeterince bilgi vermektedir.avlunun diğer kısmı ise ,düğünlerde, vaftiz ve cenazelerde kullanılmak üzere sosyal tesis olarak düzenlenmiştir.Dilerseniz, bahçesinde oturarak, çay kahve veya soğuk bir şeyler içerek dinlenebilirsiniz. Ardından, dar sokalar da dolaşıp, eski arsuz evlerini gezebilirsiniz. Arsuz kış aylarında bol yağışlı , uzun süren yaz aylarında güneşli ve sıcak,nem oranı yüksek olan bir yerleşim alanıdır.yaşam biçimi ve aile yapısı dışa kapalı olduğundan , arsuz evi bu tür etmenlerin biçimlendirdiği Akdeniz mimarisine özgü konut özelliğine sahiptir.cadde ve sokakların darlığına karşılık evler ferah ve huzur veren birer mekana dönüşmüştür.mimari yapısında ailenin gereksinmelerini , rahatını ve huzurunu ön planda tutmuştur.günümüze kadar ulaşan bazı evlerde görüldüğü gibi genişçe bir avlu, bu avlunun içinde evin su gereksinimi sağlayan bir kuyu, (bazı varlıklı ailelerde de mutfakta da bir kuyu bulunur) ve aile büyüklerinin dinlenip yemek yedikleri bir seki bulunur.avlu genellikle düzgün kesme taşlarla döşenmiştir.Avluda bir asma,portakal,turunç, limon ve mandalina gibi narenciye ağaçların yanında ,nar zeytin ve yeni dünya ağaçlarına rastlarsınız.avlunun etrafı , begonya, sardunya, sarmaşık gülleriyle bezenmiştir. Evler genellikle iki katlıdır.alt katta mutfak,banyo kiler, ve yazın dinlenme odası olarak kullanılan oturma odaları ve misafir odaları yer alır.üst katta ise ebebeyin yatak odası, misafir yatak odası ve ailenin büyüklüğüne bağlı olarak yatak odaları bulunur.ayrıca büyük evlerde ikinci bir oturma odası daha vardır.yata odalarının penceresi hem avluya, hem de cadde ve sokaklara açılır.evin cadde ve sokak tarafına bakan oturma odasından, dışa açılan bir ahşap balkon bulunur.pencere ve kapılar atın oran kullanılarak ahşaptan yapılmıştır.yatak odalarının avluya bakan kısmın da da ahşap bir balkonla bir birine geçiş sağlanmıştır.üst kata çıkış komşu duvarına bitişik taş bir merdivenle sağlanmaktadır. Evlerin kapısının açık olduğuna şaşırmayın. Arsuz’un yerlisi kapısını hiç kapatmaz.her zaman açık bırakır.kapıyı çalmadan içeri girebilir,konuk olabilirsiniz.ev sakinleri bundan büyük mutluluk duyar.geziniz bittiğinde de, dar sokaklar sizi balıkhaneye çıkarır. Balık haneye ulaştığınızda, hemen girişin yan tarafında bulunan , anjelika’nın fırınından çıkan ;mis gibi kokan ekmek ve pasta kokuları balık kokularıyla bir birine karışır. O güzel ekmek koksusundan kendinizi alamasınız.! Anjelikanın fırınından bir simit ,kurabiye veya çörek otu ile bezenmiş sıcak ekmekleri satın alır, çayla birlikte yemek üzere kendinizi arsuz çayının bitişiğinde olan çardak cafe atarsınız.denizden esen rüzgar yüzünüzü yalayarak geçerken ,çayınızı ve çöreklerinizi afiyetle yiyerek, günün yorgunluğunu dinlenerek atarsınız. Arsuz çayında gezinen tekneler dans ederek size eşlik ederler.deniz yönüne giden tekneler, önünüzden geçerken size ‘’ haydiiii yüzmeye ‘’ diye çağrı atarlar..! yüzme zamanının geldiğini hatırlatırlar. Denize girmek isterseniz bir çok seçeneğiniz var. ücret ödemeden denize girmek isterseniz; villaların veya maliye, devlet deniz yolları kamplarının önünde bulunan kumluk alanlardan denize girebilirsiniz. üstünüzü değiştirmek sorun değil? Büyükçe bir havluya sarılarak üstünüzü değiştirebilirsiniz.! Duşunuzu da bu tesislerde bulunan, duşluklardan yararlanarak çözebilirsiniz. Yok ben, şezlongu olan , bir şeyler atıştırabileceğim , üstümü rahatlıkla değiştirebileceğim kabini olan temiz ve bakımlı bir yerde denize ücret ödeyerek girmek istiyorum diyorsanız; iki seçeneğiniz var.birincisi arsuz oteli plajı ikincisi halk plajı.ikisi de ücretli ve yan yana.tercih hakkı sizin..! Gördüğünüz gibi arsuz ; geleceğin sanat, kültür ve turizm merkezi adayı olmaya , yeni yapılacak turistik tesisleri , İskender sayek kültür ve sanat merkezi , toplumsal uzlaşıyı insani erdemlerin en yücesi olarak kabul eden kimlikleri ile hazır. sizlerin ilgisini ve katkısını bekliyor. Jozef Naseh Arkeolog

Yorumlar

Popüler Yayınlar