Kraliçesini taçlandıran bilim insanı.. Prof. Dr. Mimar Ataman Demir
Elinde taşımakta zorladığı çalışma çantası ;
Üzerinde , boynuna doğru yarı kalkık yakası olan krem rengi pardesüsü , arkaya doğru taranmış ; siyahtan beyaza dönüşmeye başlayan dalgalı saçları. Numaralı gözlüğün altında , dolunay gibi parıldayan mas mavi gözleri ; birilerini ararcasına etrafı geziyordu. Göz göze geldiğimizde ,aradığını bulmuş edası ile gülümseyerek , sağ elini öne uzatarak bana doğru ,ilerledi. Saygın ve sevecen tavırları, oturduğum koltuktan ok gibi fırlamama neden oldu. Bana uzattığı elini iki elim ile sım sıkı kavrayarak ‘’ hoş geldiniz ’’ dedim.
Hemen söze girdi.. Ben ‘’ Doç. Dr. Mimar Ataman Demir. Güzel Sanatlar Akademisi , Mimarlık Fakültesi ; Bina bilgisi öğretim görevlisiyim.
jozef bey siz olmalısınız..?
Evet hocam benim.. ! Hoş geldiniz ; onur verdiniz ; buyurun lütfen oturun.
Sözü uzatmadan ‘’ hadi bir Antakya Kahvesi içelim ‘’ dedi.
Gelen kahvemizi bir taraftan yudumlarken ; bir taraftan da sohbetimize devam ettik..
Birbirimizi tanıma ve yol yorgunluğunu üzerinden attıktan sonra ; oturduğu koltuktan kalktı ;
‘’ sevgili Jozef ; ben kraliçeme geldim.’’ Dedi…!
Bu söz üzerine gözlerim fal taşı gibi açıldı.
Hocam ; hayrola bu saatten sonra yine yeniden mi ..?
‘’ yok ..! yokkkk..! Benim iki kraliçem var bir Suna Hanım diğeri ANTAKYA..’’
Birden yelkenlerini indirmiş fırtınasız bir denizde yüzen bir tekneye döndüm…!
Bizim kraliçemiz yaniiii..!
‘’ Evet sizin kraliçeniz…! ‘’ Çok mutlu oldum hocam..! Çalışmalarınıza katılmak bana mesleki güç ve onur verir. Sizin çalışmalarınızdan yararlanmak ; hem bildiklerimi denetlememe; hem de yeni bilgilere ulaşmama neden olur.
Bu söyleyişimizin üzerinden yıllar geçti. Ataman hoca; bütün bürokratik engellere rağmen ; gecesini gün düze katarak; kendi maddi ve manevi olanaklarını zorlayarak ; araştırmalarını sürdürdü.
zorluklarla dolu dört beş yıllık bir uğraşıdan sonra ; araştırmalarını nihayet bitirdi. Gel gelelim bu ; bu kadar emek sarf edilerek hazırlanan bu bilimsel kitabı yayınlayacak; ne yerel bir kuruluş nede bir kurum vardı…! Olumsuz olaydan dolayı ; üzgün ve kırgındı. Üzgündü..! Kendi yaşadığı kentin kültürel değerlerini , önemsemeyen varlıklı bir kitleye yaptığı çalışmalarının önemini anlatamamıştı.? Kırgındı…! Bunca emek sarf edilerek yapılan çalışmayı; yayın masraflarını karşılayacak bir Antakya’lının olmamasından dolayı.
Bu emek ortada kalmamalıydı..! Direndi ; çabaladı, nihayet kendi olanakları ile bir bankanın sponsorluğunda kitabını bastırdı.
Basılan kitaba herkes sahiplendi. Kısa sürede tükendi. Yaptığı araştırma ve çalışmaların önemini Antakyalı ve Antakya Tarihini ve kültürünü önemseyenler ; sevgili Ataman hocamızı , saygı ve sevgi ile anmaya başladılar.
Belediye Meclis kararı ile fahri hemşerimiz yapıldı. İsmi bir sokağa verilerek onurlandırıldı.
Ataman Hoca ; Kitabın kısa bir sürede tükenen birinci baskısını ; geliştirerek ,ikici baskısını yapmak istiyordu. Bu konuda tekrar zorlandı . olanaksızlığı ; olanağa çevirmek için çok çabaladı. Nihayet yıllar sonra ; Dafne yayın evinin sahibi Hemşerimiz sayın İbrahim Seyfittinoğlu ; bu eseri sahiplendi ve yayınladı..
Sevgili Hocamızın son zamanlarında ; yayınlanan kitabının ikinci baskısından ve bu baskıyı sahiplenen kimliğin Antakyalı olmasından dolayı çok mutluydu. Artık gözü arkada kalmayacaktı.
Sevgili Ataman Hocamızı 26 Mayıs 2017 günü ; İstanbul Karaca Ahmet Mezarlığında bulunan Şakirin camii de kılınan ikindi namazından sonra toprağa vererek sonsuz yolculuğuna uğurladık.
Ruhu şad olsun. Allah Rahmet Etsin.. Nurlar içinde olsun..
Hakkını helal et Ataman hocam..
Gözün arkada kalmasın…! Ne Taçlandırdığın Doğunun kraliçesi Antakya ne de Antakyalılar seni unutmayacaktır.
Eserin ile birlikte ; aramızda sonsuza dek var olacaksın.
Jozef Naseh
Arkeolog
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgD2XyyiRq30j5glXkILX14ger0JZRdzeFwymWF-G2yFuKilKLdV14WdyVsPnkDGgpV44pSCBFXSQq9OydXE_Ty89k4zgd67KrckGAZJgw1fIC9gxihXS2IuK-JRBgydhkNwsBovAUw6dw/s320/caglaricinde.jpg)
Yorumlar
Yorum Gönder